"Anne-baba sevilmeli, saygı duyulmalı. Nasıl olurlarsa olsun."
Hayır, öyle bir şey yok. Öncelikle: Bize sevgi, ilgi, destek göstermemiş, duygularımızı hiçe saymış, psikolojik ya da fiziksel şiddet uygulamış birine kendimizi sevmeye zorlamak zorunda değiliz, ve olmamalıyız da. Bu tür insanlara karşı negatif hisler beslemek gayet normaldir. Kendini suçlama, utandırma faslını geç artık.
İkincisi: “İnsana saygı” başka şey, “anne-babaya saygı” bambaşka. Saygı kazanılır. Anne-babalık da bir sosyal roldür. Ve her rolde olduğu gibi bu da sonuçla, eylemle, emeğinle değerlendirilir. Eğer biri gerçekten sevgi dolu, ilgili bir ebeveyn olma çabası göstermemişse—hele ki hala zihinsel sağlığımızı baltalıyorsa—kusura bakmasın, o rolü saygıyı hak etmiyor.
Ebeveyne sevgi/saygı, doğar doğmaz verilen bir borç değil. Onların bize nasıl davrandığına göre gelişen bir şey. Zorla değil, hak ederek kazanılır.
"Anne babanı affet, iç huzuru bulursun. Barışır, konuşursunuz."
Ya yok öyle bir şey. Bazı şeyler affedilmez. Nokta. Ve bu sınır kişiden kişiye değişir. Bunu herkesin anlaması gerekiyor.
İkincisi: Affetmek için önce özür dilenmesi gerekir. Zarar verdiklerini kabul etmeleri, sorumluluk almaları gerekir. Ama çoğu toksik ebeveyn ne yaptıysa arkasında durur. Hatalarını inkâr eder. Hâlâ “haklı” olduklarını düşünür, aynı saçmalıkları tekrar ederler. O zaman niye affedelim ki? Bu, “Ben seni kırdım ama yine de seni kontrol edeceğim” kafası.
Üçüncüsü: Diyelim affettin, dertleri geçmişte bıraktın. Bu, “hadi eski günlere dönelim” demek değildir. Affedip mesafe koymak da bir opsiyondur. Hatta çoğu zaman en sağlıklı olanıdır. “Forgive and forget” kafası değil bu. “Forgive and get the f*ck out” olabilir pekâlâ.
Post too long. Click here to view the full text.