No.470751
1. Bölüm: Garsonun Gözünden
Bora, daracık mutfağın içinde son siparişi tamamlayıp tepsiyi ellerine aldığında, yorgunluğu bir anlığına kayboldu. Parlak çelik yüzeyin kusursuz yansımaları arasında bir şey dikkatini çekmişti — bir düzen. Kenarları hafifçe yukarı kıvrılmış bu yuvarlak tepsi, sanki ona bir sır fısıldıyordu. Gözleri parladı.
"Bu… bu işte!" diye mırıldandı kendi kendine.
Yıllardır içinde bir ukdeydi; çocukluğundan beri kendisine anlatılan hiçbir şeyi tam anlamıyla benimsememişti. Dünya dönerken neden hiçbir şey savrulmuyordu? Evren neden bu kadar karışıktı ama herkes ona bu karmaşanın bir düzene dayandığını söylüyordu? Ve neden bu düzene itiraz edenler hemen susturuluyordu?
Patronu, bu konularda özellikle acımasızdı. Bilime “tapan” bir adamdı, ama Bora onun gerçekte bilim insanlarını değil, yalnızca otoriteyi kutsadığını anlamıştı. Yeni bir teori duysa alay eder, "Bunları ciddiye alan ancak zavallılar olur," derdi. Hele düz dünya fikrine gelince, bu konuda en küçük bir ima bile işten kovulma sebebiydi.
Ama Bora artık emindi. Elindeki tepsi gibiydi dünya. Düzdü. Ortasında insanlar yaşıyor, çevresi ise —tıpkı tepsinin kenarındaki metalik çember gibi— Antarktika'nın devasa buzul duvarlarıyla çevrelenmişti. Bu duvarlar, onları uçurumdan düşmekten koruyordu. Gerçeği görmek için yalnızca doğru açıdan bakmak gerekiyordu.
No.470752
2. Bölüm: Tepsi Teorisi
O akşam eve gittiğinde Bora, küçük odasındaki not defterini açtı. Başlığı attı:
Tepsi Modeli: Dünya'nın Gerçek Yapısı
Bir hafta boyunca işten arta kalan tüm zamanını bu modele adadı. İnternetten yasaklı forumlara girdi, eski denizci haritalarını inceledi. Gerçeğin izleri her yerdeydi, ama insanlar görmeyi reddediyordu. Belki de öyle olması gerekiyordu. Belki gerçek, yalnızca arayanlara görünürdü.
3. Bölüm: Patronla Yüzleşme
Bir sabah, Bora yine tepsisini almış, salonun ortasında servis yapıyordu. Vedat Bey uzaktan gözlerini kısarak ona yaklaştı. “Yine dalıp gitmişsin,” dedi, sesi iğneleyiciydi. “Bir gün tepsinin içinde evreni bulacaksın herhalde!”
Bora gözlerini ondan kaçırmadı. “Zaten buldum,” dedi, sesi kararlıydı.
Vedat Bey güldü. “Aptalca saçmalıklar. Dünya düz olsaydı, insanlar kenardan düşerdi.”
Bora hafifçe başını salladı. “Kimse düşemez, çünkü kenarlar Antarktika ile çevrili. Buzul duvarlar var. Tıpkı bu tepsinin kenarı gibi. Ama siz görmek istemiyorsunuz. Siz sadece inanmak istiyorsunuz… Bilime değil, otoriteye.”
Vedat Bey’in yüzü kıpkırmızı oldu. “Yeter!” diye bağırdı. “Bu deli saçmalıklarına burada yer yok. Derhal çık git buradan!”
4. Bölüm: Yeni Ufuklar
İşten kovulduğu gün Bora’nın içinde bir huzur vardı. Artık zincirlerinden kurtulmuştu. Gerçeğin peşinden gitmek için özgürdü. Elindeki tepsiyle, kafasında binlerce soru ve bir tutam cesaretle, gerçek Antarktika’yı görmek için yola koyuldu. Belki de bu hikâye, sadece onun hikâyesi değildi. Belki de bir gün, tepsiye bakan herkes gerçeği görecekti.
No.470783
>>470751Terket burayı Feridun Abi.
Ayrıca oxumadım
No.470792
>>470752abi çok komik devamını bekliyor başarılarını sikertiyorum böle devam
No.470842
Nerede yaşıyordu bu marmariste mi gidip yaprak sarmamı tattırayım şuna