>>228Sinema olsun, müzik olsun, resim olsun sanatın tüm dallarında çok büyük bir çıkmaz var.
A Trip to the Moon tarzı sinemanın sınırlarını test etmek amacıyla ortaya çıkan filmler dışında çıkan filmlerin tümü belli bir otoriteye mecbur kalmıştır. Sinema mevzusunu konuştuğumda sanat dallarından filmleri ele alacağım.
1900-1930 yılları arası olan filmlerin büyük çoğunluğu devlet tarafından fonlanmaktaydı. O zamanlar film çekmek cidden aşırı maliyetliydi. Bu yüzden devlet bu filmleri halkı yönlendirmek amacıyla kullanıyordu. Mesela Battleship Potemkin tamamen propaganda amaçlı çekilen bir film. Propaganda diye kötü zannetme bu arada, rambo da propaganda filmi mesela. Kısacası zamanlarda sinema yine nispeten zengin işi sayılıyordu.
1930-1950 yıllarında her eve televizyon da gelmeye başladığından filme göre kısa olan ve herkesin kolaylıkla anlayabileceği dizi ve filmler ortaya çıktı. Bu dönemde tom ve jerry, loney toons gibi çizgi filmler de popülerleşti çünkü artık sadece sanatçı elit kesim değil, orta kesim ve çocukları da izliyordu. Sinemanın ucuzlamasıyla birlikte ses sistemlerinin ve toplu takılmanın çekiciliği olsa gerek korku filmleri de popülerleşmeye başladı. Frankeinstein, the mummy gibi korku filmlerinin de devri başladı.
1950-1970 yıllarında film çekmek çok daha kolaylaşmaya başladı. Her filimin 100 küsür fakrlı kopyası çıkıyordu ve 20 kişinin izlemediğinden dolayı raflarda çürüyen teypler kasetler oldu. Bu dönem bilgi kültürünün başlangıcı olduğundan olsa gerek psikolojik temalar burada ortaya çıkmaya başladı. Psycho, cuckold nest gibi yapımlar ortaya çıktı ve bu dönemde işte bahsettiğin dandiklik artmaya başladı.
1970-2000 yıllarında teknolojinin gelişmesiyle insanlar garajlarında rock şarkılar yaratıp, serbest filmler çekiyor. Hatta şu an bile arşivlerden çıkan sahibi belli olmayan milyonlarca şarkı var. Mutlaka denk gelmişsindir şuna mesela, buna çok güzel bir örnek. Ortada çok iyi bir şarkı var ama söyleyeni yok.
>https://youtu.be/zPGf4liO-KQBu tarz yapımların artmasıyla artık filmden çok yayıncı önemli olmaya başladı. Eğer iyi bir dağıtımcın yoksa dünyanın en kaliteli filmini çeksen bile sikleyen olmaz. Dağıtımcılar ise filmin kalitesini kendilerine göre belirliyor, bu da aynı şeyleri tekrar tekrar görmemize sebep oluyor. Aynı şey yönetmenin filmi çekip çekmeme isteğinde de geçerli.
2000-günümüz döneminde ise olaylar çok farklı. Artık herkesin elinde çok kaliteli kayıt aygıtları var ve her saniye birşeyler kaydedilip internete yükleniyor. Geçmiştekinin aksine dağıtımcılar aşırı önemli değil. Maliyet neredeyse yok. Bir grup insan bir film çekmek için yeterli oluyor. Edit programlarıyla en zor manzaraları vs yakalayabiliyorsun. Film yapmanın bu kadar kolay olması da artık içeriği sıçmığa dönüştürüyor.
TL;DR diyorsan veya anlamadıysan şöyle özetleyeyim (uykulu kafayla yazdım, saçmalamış olabilirim)
>eskiden film çekmek pahalıydı>para devlette vardı>devletin istediği filmleri çekiyorsun>filmler propaganda>birkaç film kaliteli
>şu an film çekmek ucuz>herkes film çekebilir>herkes istediği gibi film çekiyor>çok büyük film kalabalığı var>birkaç film kaliteli